Bir Çağ Değişiyor ve Türkiye’nin Bunu Yakalaması Lazım…

Comment

Blog Posts

Cementurk Dergisi ile yapılan bir röportaj.

Bir çağ değişiyor ve Türkiye’nin bunu yakalaması lazım. Almanya’daki bir çimento fabrikası enerjisinin sadece %10’unu fosil yakıtlardan kalanını ise atıklardan sağlayabiliyor ise bu konu üzerinde ciddi düşünülmesi gerekiyor. Çağın gerekliliği sürdürülebilirlik. İnsanlık çok kalabalık ama kaynaklar sınırlı. Uzun vadeli düşünerek sürdürülebilirlik çalışmalarını hızlandıran Akçansa bu konuda bizleri bilgilendiriyor…

Sürdürülebilirlik çalışmalarınız ne zaman başladı? Şimdiye kadar neler yapıldı?

Hakan Gürdal: Sürdürebilirlik çalışmalarımızın iki binli yıllara kadar geriye gidebildiğini söyleyebilirim. Bizim bu konudaki başlangıcımız alternatif yakıtlar sahasında oldu. Alternatif yakıtları fırsat olarak nasıl değerlendirebiliriz, fosil yakıtlardan nasıl uzaklaşabiliriz diye düşündük. Bunun her anlamda büyük faydası var. Hem sürdürebilirliğe büyük hizmet ediyor hem de ekonomi içinde çok büyük değer yaratmış oluyorsunuz. Ayrıca, özellikle cari açığın, kur da dahil olmak üzere dalgalanmaların, emtia ve nalvun fiyatlarının çok önemli olduğu fosil yakıtların, bizim için ciddi fırsatlar yaratacağını o yıllarda gördük. Tabi açıkça paylaşmak lazım, bunu görebilmemiz için de çok büyük bir avantaja sahiptik. Yabancı ortağımız HeidelbergCement dünyada bu konuda bir liderdir. Gezdiğimiz fabrikalar bize bir vizyon getirmişti o yıllarda. Yüzde doksan fosil yakıtın ikame edildiği fabrikaları var. Ve bu şöyle de bir avantaj sağlıyor. Özellikle alternatif yakıtlar bertaraf tesisinde kullanıldığında -alternatif yakıtlar esasında bir bertaraf modelidir- alternatif yakıtın veya bu atıkların üreticileri de bu bertaraf bedelini yurtdışında çimento şirketlerine ödüyorlar. Bu açıdan bakıldığında çok rahat söyleyebilirim ki Avrupa’da çimentoculuğun demode bir iş olduğu zannedilmektedir. Fakat aksine Avrupa’da bertaraf modeli iyi çalıştığı için bu işi rahatlıkla yapabilmektedirler. Ayrıca bize göre de bu işi oldukça rekabetçi yapabiliyorlar. Biz fosil yakıtlar için enerji maliyetine katlanıyoruz, onlar ise fosil yakıtı alternatif yakıtla ikame ettiklerinden üstüne para alıyorlar. Yani enerji maliyetleri ekside bulunmaktadır. Bizde ise tam tersi bir uygulama var. Biz buna 2003 – 2004’lü yıllarda ömrünü tamamlamış lastiklerle başladık ve tabi ki o zaman böyle bir sektör yoktu.

Bu çalışmalara Türkiye’de çimento sektöründe ilk başlayan Akçansa diyebilir miyiz? 

Hakan Gürdal: Kesinlikle diyebiliriz. Bu konuda Çevre Bakanlığı’ndan o dönemde atık yakma bertaraf tesisi olma niteliğindeki ilk belgeyi alan fabrika Büyükçekmece ve Çanakkale fabrikalarımızdır. Bunun da sebebi dediğim gibi önümüzde çok güzel örnekler vardı. Lastikle başlamıştık. Lastiği tabi toplayabilmek ve bu malzemenin toplanabilirliğini sağlamak için sübvanse etmeniz gerekiyor. Biz bu sübvansiyonu yıllar boyunca yaptık. Bu tesisleri kurduk ve açıkçası o zaman pek de bir ekonomi yaratmıyordu. Ama o dönemde biz bir ekonomi yaratmaması bedeline rağmen inandığımız için, doğru olduğunu bildiğimiz için ve belirli bir olgunluğa getirmek açısından burada sektöre liderlik ettiğimizi çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

Peki bu konuyla ilgili ilerleyen zamanlardaki yeni projeleriniz nelerdir?

Hakan Gürdal: Lastikle başladığımız süreç esasında, özellikle arıtma çamuruyla devam etti. Endüstriyel lastik geri kazanım ve bertaraf tesisleriyle sürdürüldü. Şimdi geldiğimiz noktada atıktan türetilmiş yakıt dediğimiz şey, özellikle evsel atıktan yaratılmış olanıdır. Bunun dünyadaki ismi RDF. Şimdi Türkiye’de inanabilir misiniz İstanbul’da günde on bin ton çöp her gün toprağa gömülüyor ve bizim tarzımız şirketlerde yurtdışından dolarla bunu toplu yakıt olarak ithal ediyor. Bu aradaki boşluğu doldurabilmek için özelikle atıktan türetilmiş yakıta çok odaklandık. Önümüzdeki dönemdeki hedeflerimiz zaten arıtma çamurlarında ve özellikle de evsel atıkların üzerinde durmak olacak.

Bunlar maliyetli faaliyetler mi? 

Hakan Gürdal: Tesis kurmak tabi ki maliyetli bir şey. Burada esas olan bertaraf bedeli anlamında, bu çöp vergilerinin, belediyelerin ve bu evsel atıkların çöplerde depolanması ile ilgili yaptığı harcamaların, yeni kurulacak tesislere verilip verilmeyeceği konusundaki netliktir. Burada özellikle kanun yapıcının bu konuda sadece belediyelerle bizi karşı karşıya bırakmadan birlikte bir çözüm ortamı yaratması gerekmektedir. Bakanlığın bu konuda inisiyatif alması ve yol göstermesine ihtiyacımız var. Çünkü belediyeler uzun vadeli anlaşmalar yapmak istemiyorlar. Uzun vadeli bir anlaşma yapamadığınız zaman böyle bir yatırımın geri dönüşümü mümkün olmuyor. Bizim açımızdan da en önemli konu tedariktir. Hep tartışılan bir konu var bununla ilgili olarak. Atık hiyerarşisi diye bir şey var. Yani atığın hiyerarşisine bakıldığında geri kazanılması, geri kullanılması bizden önce gelir. Ayrıştırılmış ürünlerle ilgili olarak uygun olanlarının, fosil yakıtları ikame etmesi için bize gelmesi doğrudur. Bizde değerlendirilemeyen malzemelerin ise özellikle elektrik üretimi de dahil olmak üzere bertaraf modellerine geçişi daha sağlıklıdır ve bu da dünyada kabul görmüş bilimsel bir gerçektir. Çünkü bir kaç tane avantajımız var. Birincisi ek bir emisyon yaratmıyorsunuz. Hangi modelde bunu bertaraf ederseniz edin -çimentonun dışında- ek emisyon yaratıyorsunuz. İkincisi hiç bir atık geride bırakmıyorsunuz. Yani bunun sonucunda yüzde yüz geri kazanım söz konusudur. Bizim dışımızdaki en iyi bertaraf modellerinde yüzde on beş ila yirmi arasında kül kalıyor. Onunda gene depolanması gerekiyor. Bir başka özelliği -ikame olarak bakıldığı zaman- fosil yakıtların daha az tüketilmesini sağlıyor.
Dünyanın kalıcılaşması adına büyük bir fayda sağlıyor. Diğer bir avantajı da özelliklede bu tip laboratuvarları siz geliştirdiğiniz zaman -kendi açımızdan biz bir denetim sağladığımız zaman- endüstrinin kendi disiplini oluşuyor. Yani atığa karşı bakışını, atığı değerlendirme imkanlarını yeni bir araştırma geliştirme faaliyeti olarak algılıyor ve buradan da büyük bir değer yaratıyorsunuz. Biz bu işte özellikle kendi bakışımızı hep söylüyoruz. Bizim ilk hedefimiz burada ulaşılabilirliğimiz, sürdürebilirlik raporumuzda da paylaştığımız gibi tüm şirket çapında yüzde otuzlara gelmiştir. Daha sonra, ileriki dönemlerde bizim tedarik imkanlarımız yüksek olduğu sürece neden olmasın ki yüzde seksenler, yüzde doksanlar hayata geçirilebilir. Türkiye ancak bu yolla çimentoda dünyadaki rekabetçi halini koruyabilir. Çünkü yurtdışından enerji ithal ederek, enerji zengini olmayan bir ülkede ne ihracat ne de iç piyasada kalıcı bir üstünlükten söz edemeyiz.

Akçansa’nın bu sahadaki çalışmaları dolayısıyla aldığı ödüller ve diğer hususlar hakkında bilgi alabilir miyiz?

Hakan Gürdal: İstanbul Sanayi Odası tarafından ciddi ödüllendirmelerimiz oldu. Tabi hep söylüyoruz bir kez daha söylemek güzel ve bizim hoşumuza gidiyor. Kalkınma Bakanlığı’nın Türkiye’yi temsil etmek üzere RİO 20 toplantısında, en yüksek özel sektör projesiyle, atık geri kazanımda Akçansa seçildi. Çok güzel bir tesis ve örnek bir tesis oldu. Bizim arkamızdan sektörde birçok firma bu yatırımı yaptı. Paylaşmayı seviyoruz yani açıkçası bu anlamda büyük bir fırsattı… Enerji tüketimi anlamında bize hem ekonomik bir değer yarattı, hem sosyal anlamda büyük bir fayda sağladı. Aynı zamanda da işimizin sağlıklı ve olası dalgalanmalardan daha az oranda etkilenmesini sağlayan bir avantaj haline geldi. Avrupa’da bu ölçekteki aktif tesislerin içerisinde en verimliği yüksek tesistir şu anda. Tabi ki elektrik dolaylı olarak fosil yakıtlara bağlı. Hidrolik tabii bir kaynak ama bunun dışında da doğalgaz kullanılıyor, petrol kullanılıyor, kömür kullanılıyor ve bunlar doğaya açıkçası çok olumsuz yansıyor. Bizim o hususta da endüstriyel anlamda gold standart dediğimiz gönüllü karbon piyasasında müracaat eden, bu işte gold standart alma hakkını elde eden bir yapıya sahip olduğumuzu söyleyebilirim. Buda bizim için büyük gurur kaynağıdır. Ekonomik olarak çok düşük bir gönüllü piyasa olduğu için ve Türkiye’nin henüz karbon piyasası konusunda bir taahhüdü olmadığı için Avrupa’daki rakiplerimizin elde ettiği avantajlardan biz yararlanamıyoruz. Yani şu çok net bilinmeli, Avrupa’da sektörün bizlerin elinde olmayan çok ciddi ekonomik avantajları var. Bizim en önemli avantajımız bilgi birikimimiz çok iyi, teknolojimiz çok yeni, yatırımlarımız çok modern ve verimli. Ama fosil yakıt ve elektrik anlamında bakıldığında biz dezavantajlı başlıyoruz ki maliyetimiz içerisinde yüzde altmışlar seviyesinde diyebileceğim bir yapı.
Türkiye’de en yaygın kullanılan çimento tipi olan CEM I 42.5R ve birçok prestijli projede tercih edilen çevreci ürünümüz Safkan Çimento, Çevre Etiketi almayı başardı. Alman İnşaat ve Çevre Kurumu IBU tarafından verilen Çevre Etiketi, ürünlerin tüm yaşam döngüsündeki çevre performansını gösteren bir beyan olarak kabul ediliyor.
Ürünlerimizin tüm yaşam döngüsündeki çevre performansını gösteren uluslararası bir sembol olan Çevre Etiketi’ni almaya hak kazanarak, sürdürülebilirlik ve çevre politikasının altını bir kez daha çizdik. Bunun yanı sıra Çevre Etiketi ile ürünlerimizin çevre performansını bütünsel bir yaklaşımla şeffaflık politikası kapsamında ortaya koyduk.
Şirketleri, iklim değişikliği risklerini yönetmeye yönelik stratejilerini yatırımcılarla paylaşmaya teşvik eden bir girişim olan Karbon Saydamlık Projesi tarafından yayımlanan 2013 İklim Değişikliği Raporu’nda, iklim değişikliğiyle mücadelede en saydam şirketler arasında gösterildik. Türkiye’den toplam 39 şirketin yanıt verdiği raporda, Akçansa 3 yıldır olduğu gibi bu yıl da gönüllü olarak CDP’ye yanıt vererek Türkiye’de öncü şirketlerden biri oldu.

İnşaat sektörünün gidişatı hakkında neler söylenebilir? Yerel seçimler yaklaşıyor örneğin. 

Hakan Gürdal: Mutlaka yerel seçimlerin bize her zaman pozitif bir etkisi vardır. Tabi ki sadece bir seçim değil, önümüzde seçimlerde var. Bunlardan öte sektörel bilgiden aktarabileceğim şeyler olumludur. Daha da önemlisi özellikle kritik kentsel dönüşüm çalışmaları bu açıdan çok önemli. Ama doğru olanı, kaliteyi, hizmeti yapıda önermek; tercih edilmesini sağlamak bizim için çok daha önemli. Çünkü gerçekten burada kaliteyi, niteliği hem hizmet, hem ürün, hem itibar anlamında sağlıyor olabilmeniz çok değerlidir. En önemli varlığımız, en önemli kaynağımız bizim için insan. İnsanın bugün ve yarın Akçansa’yı tercih ediyor olması en nitelikli çalışanların bizde olması bizim geleceğimizin garantisidir zaten.

Sizce başarı nedir? 

Hakan Gürdal: Başarı faktörü ne ile ölçüyor derseniz bizim için esasında finansal başarının bir önemi yok. Bizde başarıda en önemli kriter sürdürebilirlikte liderlik, en çok tercih edilen marka olmak, sektöründe on iki kez üst üste en beğenilen şirket olmak, topluma değer yaratan Sabancı’nın en güzide kuruluşlarından bir tanesi olmak ve bu anlamda da çalışan memnuniyetini ve çalışan bağını sağlayarak gelecekte, kafalardaki sınırların ötesinde büyümek. Yani biz tüm sınırların ötesinde büyümek diye bir vizyon seçtik. Bunun da çok önemli bir sebebi, gerçek sınırların düşünce de başladığını düşünüyoruz. Bu aşamada hem yenilikçi ürün, hem pazarlama, hem farklılaşma, hem de rekabette öne çıkacak liderliği yaratabilmek, bizim başardığımız bir konudur. Bu bizim yapımızda, işe bakış acımızda gelişti. Sürdürülebilirlik bizim açımızdan zaten olmazsa olmaz haline geldi. Bu da benim açımdan büyük bir gurur kaynağı oldu.

GRI G4 Raporu 

Hakan Gürdal: GRI G4 İlkeleri’nin Türkiye lansmanı, Akbank’ın ana sponsorluğu, Akçansa ve Çimsa’nın da eş-sponsorluğunda ve Sustainova Sürdürülebilirlik Danışmanlık işbirliğiyle gerçekleştirildi.
Tüm dünyada en yaygın olarak kullanılan sürdürülebilirlik raporlama çerçevesi olan GRI İlkeleri, tüm sektörlerde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların ekonomik, çevre, sosyal ve yönetim hedefleri ve performansları hakkında raporlama imkanı sağlıyor. Yasal yükümlülüklerimizi yerine getirmenin ötesinde, topluma, sektöre ve çevreye çözümler sunarak tesislerimizin varlığını sürdürülebilir kılarak sağlıyoruz.
Akçansa olarak, çalışmalarımızı doğal kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanarak, gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve kalkınmasına imkan verecek şekilde sürdürülebilir başarı kazanma hedefiyle sürdürüyoruz. Bu doğrultuda Akçansa olarak, G4 raporunu yayınlayacağımızı belirtmek isterim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Recommended
[gview file="http://hakangurdal.com/wp-content/uploads/2015/11/ekoiqsayi35.pdf" height="900px"]
Cresta Posts Box by CP
Translate »